İbisle tanışma
1 sayfadaki 1 sayfası
İbisle tanışma
Hateborn tepesinde sıcak bir yaz günüydü. Üç küçük çocuk sararmış kuru otların üzerinde küçük adımlarıyla ilerliyorlardı.
“Off… Burası çok sıcak. Güneşin tam tepede olduğu bir saatte buraya gelme fikri hanginizden çıkmıştı.” dedi Richie nefes nefese kalmış bir şekilde. Alex bir an için durakladı ve elini gözüne siper ederek etrafına bakmaya başladı. Biraz dinlenebilecekleri serin bir yer arıyordu. Bir ağaç gölgesi yada gölge yapan büyük bir kaya. Ama çıplak tepede hiç ağaç yoktu. Birden gözüne bir mağaranın karanlık girişi takıldı. Yüzünde küçük bir gülümseme belirdi. Aradığı mağara burası olabilridi. Herkesin lanetli olarak bahsettiği şu küçük mağara… İçine girebileceğine büyük çocuklarla bahsegirdiği mağara…
Alex parmağıyla mağarayı göstererek “İşte orayı bulduk. Lanetli mağara dedikelri yer burası olsa gerek.”dedi zafer kazanmışcasına gülümseyerek. Ama arkadaşları onun kadar sevinmemişlerdi. Hatta Alex Bill’in kalp atışalrının sıklaştığını duyabiliyordu. Çocuk burayla ilgili pek çok hikaye dinlemişti. Herkes gibi buranın lanetli olduğuna inanıyordu. “Alex ben vazgeçtim. Hadi geri dönelim.” Dedi korkak bir sesle. Alex sinirli bakışlarını ona yönelterek “Buraya kadar boşuna mı geldik yani.”dedi. “ama çok tehlikeli.” Bill biraz durakladı sonra devam etti. “Hikayeleri sen de dinledin Alex. Buraya gelenlerin bir daha geri dönmediklerini sen de biliyorsun.” Alex çocuğun yüzüne gülümseyerek baktı. “Öyleyse geri dönen ilk kişiler biz oluruz Bill.” Dedi ve mağaraya doğru ilerlemeye başladı. Richie de onun arkasından gitti. Bill bir süre olduğu yerde kaldı ama sonra yalnız kalmaktan korkarak koşar adımlarla onların yanına gitti. Mağaraya yaklaştıklarında Burunlarına iğrenç bir koku geldi.
Richie burnunu parmaklarıyla kapatarak “Bill! Korkudan altına mı yaptın yoksa.“ dedi öğürürcesine. “Yemekte ne yediysen şuan hepsi içimzide öğkk” diye ekledi Alex. Sonra iki çocuk kahkahalarla gülmeye başladı. Bir süre sonra Bill de onlara katıldı. Sonra gülmeyi bırakıp “Ben bişey yapmadım ki? Sanırım koku mağaradan geliyor.” Dedi. Alex umursamaz bir tavırla "bu kadar eğlence yeter şimdi şu mağaranın içinde ne olduğunu bir görelim bakalım. ” Dedi ve mağaranın girişine doğru ilerledi. Mağaraya yaklaştıkça Bill’in doğru söylediğini anladı. Çünkü yaklaştıkça koku daha bir keskinleşiyordu ve insanın midesini allak bullak ediyordu.
Alex mağaranın girişinin önüne gelince durdu ve arkadaşlarına baktı. Yüzlerindeki ifadeler korktuklarını belli ediyordu. İkisinin de elleri asalarının üzerindeydi. Bill “Al-Alex b-ben gelmek istemiyorum. Mağaranın kokusu burada bile midemi bulandırdı. İçeri girersem kesin kusarım” dedi. Alex bunun sadece bir bahane olduğunu biliyordu. Gelmemesinin asıl nedeni mağaradan ölesiye korkmasıydı. Alex onu bu konuda zorlamayacaktı. “Sen bilirsin Bill. İster gir ister girme. Sana kalmış.” Dedi. Sonra Richie’ye dönerek gidelim dedi.
Ama Richie hareket etmedi. Sadece garip garip Alex’e bakıyordu. Her zaman gülümseyen yüzüne korku hakimdi. Alex onun da gelemk istemediğini anladı. Anlaşılan oraya yalnız girecekti. “Pekala. Siz ikiniz burada kalın ve nöbet tutun.” Derin bir nefes aldı ve devam etti “Eğer birkaç saate dönmezsem gidersiniz.” Dedi. Gülümsemeye çalışarak “Ama dönücem” dedi ve mağaranın karanlıklarında kayboldu.
“Off… Burası çok sıcak. Güneşin tam tepede olduğu bir saatte buraya gelme fikri hanginizden çıkmıştı.” dedi Richie nefes nefese kalmış bir şekilde. Alex bir an için durakladı ve elini gözüne siper ederek etrafına bakmaya başladı. Biraz dinlenebilecekleri serin bir yer arıyordu. Bir ağaç gölgesi yada gölge yapan büyük bir kaya. Ama çıplak tepede hiç ağaç yoktu. Birden gözüne bir mağaranın karanlık girişi takıldı. Yüzünde küçük bir gülümseme belirdi. Aradığı mağara burası olabilridi. Herkesin lanetli olarak bahsettiği şu küçük mağara… İçine girebileceğine büyük çocuklarla bahsegirdiği mağara…
Alex parmağıyla mağarayı göstererek “İşte orayı bulduk. Lanetli mağara dedikelri yer burası olsa gerek.”dedi zafer kazanmışcasına gülümseyerek. Ama arkadaşları onun kadar sevinmemişlerdi. Hatta Alex Bill’in kalp atışalrının sıklaştığını duyabiliyordu. Çocuk burayla ilgili pek çok hikaye dinlemişti. Herkes gibi buranın lanetli olduğuna inanıyordu. “Alex ben vazgeçtim. Hadi geri dönelim.” Dedi korkak bir sesle. Alex sinirli bakışlarını ona yönelterek “Buraya kadar boşuna mı geldik yani.”dedi. “ama çok tehlikeli.” Bill biraz durakladı sonra devam etti. “Hikayeleri sen de dinledin Alex. Buraya gelenlerin bir daha geri dönmediklerini sen de biliyorsun.” Alex çocuğun yüzüne gülümseyerek baktı. “Öyleyse geri dönen ilk kişiler biz oluruz Bill.” Dedi ve mağaraya doğru ilerlemeye başladı. Richie de onun arkasından gitti. Bill bir süre olduğu yerde kaldı ama sonra yalnız kalmaktan korkarak koşar adımlarla onların yanına gitti. Mağaraya yaklaştıklarında Burunlarına iğrenç bir koku geldi.
Richie burnunu parmaklarıyla kapatarak “Bill! Korkudan altına mı yaptın yoksa.“ dedi öğürürcesine. “Yemekte ne yediysen şuan hepsi içimzide öğkk” diye ekledi Alex. Sonra iki çocuk kahkahalarla gülmeye başladı. Bir süre sonra Bill de onlara katıldı. Sonra gülmeyi bırakıp “Ben bişey yapmadım ki? Sanırım koku mağaradan geliyor.” Dedi. Alex umursamaz bir tavırla "bu kadar eğlence yeter şimdi şu mağaranın içinde ne olduğunu bir görelim bakalım. ” Dedi ve mağaranın girişine doğru ilerledi. Mağaraya yaklaştıkça Bill’in doğru söylediğini anladı. Çünkü yaklaştıkça koku daha bir keskinleşiyordu ve insanın midesini allak bullak ediyordu.
Alex mağaranın girişinin önüne gelince durdu ve arkadaşlarına baktı. Yüzlerindeki ifadeler korktuklarını belli ediyordu. İkisinin de elleri asalarının üzerindeydi. Bill “Al-Alex b-ben gelmek istemiyorum. Mağaranın kokusu burada bile midemi bulandırdı. İçeri girersem kesin kusarım” dedi. Alex bunun sadece bir bahane olduğunu biliyordu. Gelmemesinin asıl nedeni mağaradan ölesiye korkmasıydı. Alex onu bu konuda zorlamayacaktı. “Sen bilirsin Bill. İster gir ister girme. Sana kalmış.” Dedi. Sonra Richie’ye dönerek gidelim dedi.
Ama Richie hareket etmedi. Sadece garip garip Alex’e bakıyordu. Her zaman gülümseyen yüzüne korku hakimdi. Alex onun da gelemk istemediğini anladı. Anlaşılan oraya yalnız girecekti. “Pekala. Siz ikiniz burada kalın ve nöbet tutun.” Derin bir nefes aldı ve devam etti “Eğer birkaç saate dönmezsem gidersiniz.” Dedi. Gülümsemeye çalışarak “Ama dönücem” dedi ve mağaranın karanlıklarında kayboldu.
Alex Darkknight- Borgin&Burkes Sahibi
- Mesaj Sayısı : 39
Kayıt tarihi : 29/07/08
Geri: İbisle tanışma
Alex mağaranın içinde ses çıkarmadan ilerlemeye çalışıyordu. Mağaranın içi çok karanlıktı. Hiçbir yeri göremiyordu. Islak ve kaygan duvarlara yaslanarak ilerliyordu. Birden ayağı bir şeye takıldı ve tökezledi. Alex eliyle duvardan destek almaya çalıştı ama duvarlar kaygan olduğu için öne doğru düştü. Artık burayı aydınlatmanın zamanı geldi diye düşündü ve asasını eline aldı. “Lumos” asasının ucundan yayılan ışıklar mağaranın içini aydınlattı. Alex’in yüzü dehşetle gerildi. Burası bi ceset çöplüğü gibiydi. Her yerde kemirilmiş ve çürümüş cesetler vardı. Cesetlerin hepsinin göz yuvarları küçük kurtcukalrla doluydu. Mağaranın duvarları ise kanla ıslanmıştı. Alex duvardaki kayganlığın sebebi anladı.. Bakışlarını kıyafetlerine götürdü ve kıyafetlerindeki kırmzı kan lekelerini gördü. Elleri de kan içerisindeydi. Birden mağaranın derinliklerinden gittikçe yaklaşan ayak sesleri duydu. Asasını sesin geldği tarafa çevirdi. Bir şey ona doğru yaklaşıyordu. Yaklaşan adam sonunda ışığa çıktı ve Alex onu görebildi.
Adamın alnının derisi yarılmıştı. Yaradan sarı sümüksü bir zarla kaplı bembeyaz kemik gözüküyordu. Burnu kıpkırmızı iki oyuğu olan bir kıkırdak parçasından ibaretti.Bir gözü maviydi ve neşeyle parlıyordu. Diğer göz çukuru ise kahvemsi, süngerimsi bir dokuyla doluydu. Adamın alt dudağı karaciğer gibi sarkıyordu. Üst dudağı ise hiç yoktu. Dişleri alayla gülermiş gibi ortadaydı.
Alex’in kalbi göğsünden fırlayacakmış gibi atıyordu. Yavaş yavaş ona doğru gelen yaratık canlı olamazdı.Hiç bir şey böylesine kemirildikten sonra yaşayamazdı..
Yaratık o yarım dudaklı ağzıyla gülerek boğuk boğuk “Yaşadığım yeri beğendin mi Alex? Burada benimle kalmak ister misin. Yerimi seninle paylaşmak istiyorum.”dedi.
Alex korkusunu saklamaya çalışıyordu. Bir şey söylemek için ağzını açtı ama hiçbir şey söyleyemedi. Sadece hayır anlamında başını salladı ve biraz geriledi.
Yaratığın neşeli sesi duyuldu mağaranın içinde “Korkuyor musun Alex? Hani sen hiç bi şeyden korkmazdın” Alex cesaretini topladı ve alaycı bir sesle “Peh! senden mi korkacağım.” Dedi gülmeye çalıştı ama başarılı olamadı. “Vay şu küçük velete de bakın hele benimle nasıl da konuşuyor.” Dedi gülerek. “Cesaretini beğendim. Korkunun üzerine gidebiliyorsun.” Diye ekledi ciddi bir sesle. Yaratık Alex’e yaklaşmaya devam ediyordu. Alex asasını yaratığa doğrulttu. “Bir adım daha yaklaşırsan kötü şeyler olacak” diye bağırdı. Yaratığın tiz kahkahası mağarada yankılandı. “ Bana ne yapacaksın Alex. O çocuksu büyülerinle beni yenebileceğini mi sanıyorsun.” Dedi ve yara içindeki elini çocuğa uzattı. “Şimdi o işe yaramaz asanı bana ver.” Dedi. Alex geriye doğru birkaç adım attı. Öğrendiği büyüleri düşündü. Gerçektende hiç biri onu kurtarmak için yeterli değildi. Alex yavaşça yere eğildi ve yerdeki bir taşı ona göstermemeye çalışarak eline aldı. Sonra hızla ayağa kalktı ve taşı yaratığın yüzüne fırlattı. Onun dikkatinin dağılmış olmasını umarak arkasını dönüp koşmaya başladı. Mağaranın içinde yaratığın alaycı sesi duyuldu. “Benden kaçamazsın Alex.” Yaratığın yarım dudaklı ağzı açıldı ve dili uzandı. Yaratığın dili en aşağı doksan santim boyundaydı. Üstelik ağzından yere uzanıvermişti. Sivri ucu toprakta sürünüyordu.. üzerinde sarımsı,koyu bir köpük akıyordu. Bunun içinde kıvıl kıvıl böcekler vardı.
Adamın alnının derisi yarılmıştı. Yaradan sarı sümüksü bir zarla kaplı bembeyaz kemik gözüküyordu. Burnu kıpkırmızı iki oyuğu olan bir kıkırdak parçasından ibaretti.Bir gözü maviydi ve neşeyle parlıyordu. Diğer göz çukuru ise kahvemsi, süngerimsi bir dokuyla doluydu. Adamın alt dudağı karaciğer gibi sarkıyordu. Üst dudağı ise hiç yoktu. Dişleri alayla gülermiş gibi ortadaydı.
Alex’in kalbi göğsünden fırlayacakmış gibi atıyordu. Yavaş yavaş ona doğru gelen yaratık canlı olamazdı.Hiç bir şey böylesine kemirildikten sonra yaşayamazdı..
Yaratık o yarım dudaklı ağzıyla gülerek boğuk boğuk “Yaşadığım yeri beğendin mi Alex? Burada benimle kalmak ister misin. Yerimi seninle paylaşmak istiyorum.”dedi.
Alex korkusunu saklamaya çalışıyordu. Bir şey söylemek için ağzını açtı ama hiçbir şey söyleyemedi. Sadece hayır anlamında başını salladı ve biraz geriledi.
Yaratığın neşeli sesi duyuldu mağaranın içinde “Korkuyor musun Alex? Hani sen hiç bi şeyden korkmazdın” Alex cesaretini topladı ve alaycı bir sesle “Peh! senden mi korkacağım.” Dedi gülmeye çalıştı ama başarılı olamadı. “Vay şu küçük velete de bakın hele benimle nasıl da konuşuyor.” Dedi gülerek. “Cesaretini beğendim. Korkunun üzerine gidebiliyorsun.” Diye ekledi ciddi bir sesle. Yaratık Alex’e yaklaşmaya devam ediyordu. Alex asasını yaratığa doğrulttu. “Bir adım daha yaklaşırsan kötü şeyler olacak” diye bağırdı. Yaratığın tiz kahkahası mağarada yankılandı. “ Bana ne yapacaksın Alex. O çocuksu büyülerinle beni yenebileceğini mi sanıyorsun.” Dedi ve yara içindeki elini çocuğa uzattı. “Şimdi o işe yaramaz asanı bana ver.” Dedi. Alex geriye doğru birkaç adım attı. Öğrendiği büyüleri düşündü. Gerçektende hiç biri onu kurtarmak için yeterli değildi. Alex yavaşça yere eğildi ve yerdeki bir taşı ona göstermemeye çalışarak eline aldı. Sonra hızla ayağa kalktı ve taşı yaratığın yüzüne fırlattı. Onun dikkatinin dağılmış olmasını umarak arkasını dönüp koşmaya başladı. Mağaranın içinde yaratığın alaycı sesi duyuldu. “Benden kaçamazsın Alex.” Yaratığın yarım dudaklı ağzı açıldı ve dili uzandı. Yaratığın dili en aşağı doksan santim boyundaydı. Üstelik ağzından yere uzanıvermişti. Sivri ucu toprakta sürünüyordu.. üzerinde sarımsı,koyu bir köpük akıyordu. Bunun içinde kıvıl kıvıl böcekler vardı.
Alex Darkknight- Borgin&Burkes Sahibi
- Mesaj Sayısı : 39
Kayıt tarihi : 29/07/08
Geri: İbisle tanışma
Alex mağaranın girişine doğru koşarken yılan gibi sürünerek kendisine yaklaşan dili farketmedi. Olağan dışı şekilde uzun olan hastalıklı dil Alex’in ayağına dolandı ve yüzüstü yere düşmesine neden oldu. Alex düştüğü zaman başını yerdeki sert bir kayaya çarptı ve alnı feci bir şekilde yarıldı. Alnından akan taze ve sıcak kanlar Alex’in yüzüne yayılmaya başladı.
Alex yerde sürüklenerek yaratığa doğru giderken öleceğinin farkına varmıştı. Kurtulmak için ne kadar çabalasada bunların boşa çırpınışlar olacağını biliyordu. Arkadaşlarınında kendisiyle aynı sonu paylaşmalarını istemediği için “kaçın! Kendinizi kurtarın! Beni bırakın!” diye bağırmaya başladı. Birden sürüklenmesi durdu ve bacağına dolanmış olan dil onu bıraktı. Alex kan içerisinde kalmış yüzünü yukarıya kaldırdı ve bakışlarını kendisine alaycı bir şekilde bakan yaratığa çevirdi. “Yine hoş geldin Alex” dedi yaratık. Mağarada tiz bir kahkaha ankılandı. Alex bir şeyin bacağını sıkıca kavradığını hissetti. Bacaklarına baktığı zaman bu şeyin yaratığın çürümüş eli olduğunu gördü. Yaratık onu ayaklarından tutarak havaya kaldırıyordu. Alex’in yerle teması tamamen kesildiğinde baş aşağı sallanıyordu. Kan Alex’in başına hücum ediyordu. Çocuğun yüzü kızarmıştı ve yarasından akan kanlar daha hızlı bir şekilde terketmeye başlamıştı vücudunu. Alex yükselmeye devam ediyordu. Yükseldikçede yaratığın ağzından yayılan o leş gibi koku artıyordu. Sonunda yaratıkla gözgöze geldi. Yaratık yarım dudaklı ağzıyla alaycı bir şekilde gülümsüyor ve tek gözünü çocuğun kıpkırmızı suratından ayırmıyordu.
Alex yerde sürüklenerek yaratığa doğru giderken öleceğinin farkına varmıştı. Kurtulmak için ne kadar çabalasada bunların boşa çırpınışlar olacağını biliyordu. Arkadaşlarınında kendisiyle aynı sonu paylaşmalarını istemediği için “kaçın! Kendinizi kurtarın! Beni bırakın!” diye bağırmaya başladı. Birden sürüklenmesi durdu ve bacağına dolanmış olan dil onu bıraktı. Alex kan içerisinde kalmış yüzünü yukarıya kaldırdı ve bakışlarını kendisine alaycı bir şekilde bakan yaratığa çevirdi. “Yine hoş geldin Alex” dedi yaratık. Mağarada tiz bir kahkaha ankılandı. Alex bir şeyin bacağını sıkıca kavradığını hissetti. Bacaklarına baktığı zaman bu şeyin yaratığın çürümüş eli olduğunu gördü. Yaratık onu ayaklarından tutarak havaya kaldırıyordu. Alex’in yerle teması tamamen kesildiğinde baş aşağı sallanıyordu. Kan Alex’in başına hücum ediyordu. Çocuğun yüzü kızarmıştı ve yarasından akan kanlar daha hızlı bir şekilde terketmeye başlamıştı vücudunu. Alex yükselmeye devam ediyordu. Yükseldikçede yaratığın ağzından yayılan o leş gibi koku artıyordu. Sonunda yaratıkla gözgöze geldi. Yaratık yarım dudaklı ağzıyla alaycı bir şekilde gülümsüyor ve tek gözünü çocuğun kıpkırmızı suratından ayırmıyordu.
Alex Darkknight- Borgin&Burkes Sahibi
- Mesaj Sayısı : 39
Kayıt tarihi : 29/07/08
Geri: İbisle tanışma
Alex elinde sıkıca tuttuğu asasını yaratığa doğrulttu.ve bildiği herhangi bir büyüyü uygulamak için ağzını açtı. Ama o büyülü sözleri söyleyemeden elindeki asa büyük bir çatırtıyla ikiye ayrıldı. Alex “Asam..” dedi inlercesine. Yaratık onun gözlerinin içine bakmayı sürdürerek. “Ona ihtiyacın olmayacak Alex. Biliyorsun ölüler asa kullanmaz.”dedi. Çocuğun yüzünü kendisine yaklaştırdı. Yarım dudaklı ağzını açıp çocuğun yanağına yaklaştırdı. Alex gözlerini sımsıkı yummuştu. Öleceğini biliyordu. Ama acı çekerek ölmek istemiyordu. Yaratığın aşırı derecede sıcak olan nefesini yanağında hissediyordu. İlk lokmayı yanağından alacağını anlamıştı. Ama yaratığın ağzı hiçbir lokma almadan kapanmıştı. Yaratık karasız ve düşünceli bir ifadeyle çocuğa bakıyordu.
Alex Darkknight- Borgin&Burkes Sahibi
- Mesaj Sayısı : 39
Kayıt tarihi : 29/07/08
Geri: İbisle tanışma
Yaratık alex’in yanağından lezzetli bir lokma koparmak üzereyken aklına bir fikir elmişti. Bu çocuğun bedenine girerek amaçalrını gerçekleştirebilirdi. Henüz 12 yaşına yeni basmış olan bu çocuğun içine kötülüğü işlemek ona nefreti, öfkeyi öğretip benimsetmek çok kolay bir işti. Onun sayesinde bu sıkıcı yerden çıkabilirdi. Daha geniş bir alana kötüşüğü yayabilirdi. Ayrıca dünya bu mağaradan daha büyük bir av alanıydı. Orada asla aç kalmazdı. İstediği zaman kolayca birini öldürüp yiyebilirdi. Ama bunu yapmayıp çocuğu yiyebilir e karnını şimdilik doyurabilirdi.
Alex Darkknight- Borgin&Burkes Sahibi
- Mesaj Sayısı : 39
Kayıt tarihi : 29/07/08
Geri: İbisle tanışma
Yartığın yüzündeki düşünceli ifade dağıldı ve yerini alaycı bir gülümsemye bıraktı. “ölmek istemiyorsun değil mi Alex?” diye sordu. Alex kısık bir sesle “ evet” dedi. Yaratık çocuğuyavaşça yere bıraktı. Alex elleriyle geri geri giderek kanlı duvara ulaştı ve sırtını duvara yasladı. ”Buradan anca benimle birleşmeyi kabul edersen çıkabilirsin.” Dedi. Alex parça parça olmuş yaşayan cesede iğrenerek nbakt. Yartık onun bakışlarını umursamadan devam etti. “Eğer bunu kabul ederen şuanda içinde yaşadığım cesedin içinden çıkıp senin içine gireceğim. Bu sayede güçlerimiz de brleşmiş olacak. Hiç olmadığı ve olamayacağın adar güçlü olacaksın. Şu tahta parçaları olmadan büyü yapabilece kadar güçlü…” “Ama eğer kabul etmezsen seni hemen şimdi yiyeceğim” Alex elbette yaşamayı seçecekti. Hafifçe gülümseyerk “Bedenime girebilirsin. Seni kabul ediyorum.” Alex bir an için duraksadı. Ona nasl hitap edeceğini bilmiyordu. Yaratık sanki onun düşündüklerini biliyormuş gibi “Bana iblis de” dedi. Sonra yaratığın parçalanmış ağzından kırmızı bir duman çıktı. Dumanlar Alex’e doğru hareket etti ve onun isteği dışında açılan ağzından içeri girdi. Geçiş tamamlandığı zamn iblisin eski bedeni yere yığıldı. Alex ise yüzünde şeytani bir gülümsemeyle ve kırmızı kırmızı parlayan gözlerle etrafıına bakıyordu.
Alex Darkknight- Borgin&Burkes Sahibi
- Mesaj Sayısı : 39
Kayıt tarihi : 29/07/08
Geri: İbisle tanışma
Richie ve Bill yarım saattir mağaranın girişinde Alex’i bekliyorlardı. İkisi de ellerinde asalarıyla kendilerini savunmaya hazırdılar. Bill “ Richie, sanırım dönmeyecek. Artık gitsek olmaz mı?” dediürkekçe.Richie ona sinirli bir şekilde bakarak “ Bunu duymamış olayım Bill. O bize güvenerek içeri girdi. Ona döndüğünde yardım edeceğimize güvenerek girdi o iğrenç yere.” dedi. Bill arkadaşının sözleri üzerine utangaç ve sıkılgan bir tavırla bakışlarını yere indirdi.Yine sessiz bir şekilde arkadaşlarını beklemeye devam ettiler. Ama bu sessizliği mağaranın içinden gelen bir gülme sesi bozdu. Birkaç neşeli kahkahadan sonra Alex’in sesi duyuldu. ”Hey! Çocuklar buraya gelin. Burada içi altınlarla dolu bir sandık buldum Gelin de taşımama yardım edin.” İki çocukta arkadaşlarının sesini duyunca neşeyle gülümsedi. Birbirlerine gülen gözlerle baktılar bir an sonra asalarını ceplerine koyup gülerek koşar adımlarla mağaraya girdiler.
Alex Darkknight- Borgin&Burkes Sahibi
- Mesaj Sayısı : 39
Kayıt tarihi : 29/07/08
Geri: İbisle tanışma
Mağaraya girdiklerinde ilk geldikleri zaman duydukalrı o pis kokuyu tekrar duydular.Karanlık mağaranın içinde birbirlerine sokuldular. “Alex?” diye seslendi Richie. Ama cevap gelmedi. Yüzlerinde neşeli gülümsemeler tamamen kaybolmuştu. Saatlerdir peşlerini bırakmayan korku tekrar üzerlerine yapışmıştı.
Birden mağaranın içinden kendilerine doğru gelen ayak sesleri duydular. Gelenin kim olduğunu görmek için bakışlarını sesin geldği tarafa yönelttiler. Bill korku dolu bir çığlık attı. Çünkü bir çift kırmızı göz onlara doğru geliyordu. Gözlerin sahibi onlara bir adım daha yaklaşınca çocuklar onu gördüler. Bu Alex’ti. Her tarafı kan içerisindeydi. Alnında büyük ve kanayan bir yarık ve elinde keskin tarafı körelmiş ama oldukça sivri eski bir bıçak vardı. Yüzünde tüm dişlerini ortaya çıkaran şeytani bir gülümsemeyle çaocukalra yakaşıyordu. Bill “La-lanet” diye kekeledi. Çocuk korkudan ağlamaya başlamıştı. Geri geri giderek kendilerine yaklaşan Alex’ten uzaklaşmaya çalıştı. Richie ise olduğu yerde duruyor şaşkın bakışlarla kendisine doğru gelen Alex’e bakıyordu. Asasını tutan eli şiddetli bir şeilde titriyordu. Birden çocuğun dizlerinin bağı çözüldü ve diz üstü düştü. “lanet olası yaratık. Alex’in içinden çık. Arkadaşımı bırak.” Dedi haykırarak. Alex ise şeytani bir kahkaha atarak çocuğa saldırdı.Bıçak çocuğun vücuduna dikiş makinesinin iğnesi gibi batıp batıp çıkmaya başladı. Olanları izleyen Bill acıyla inledi. Ve arkasını dönüp koşmaya başladı. Alex hızlı bir şekilde ölmüş olan Richie’nin yanından uzaklaşıp Bill’e doğru koşmaya başladı. Bill koşarken Alex’in onu takip edip etmediğini görmek için başını arkaya çevirdi. Bu sırada ayağı büyük bir taşa takıldı ve çocuk yere düştü. Ayağa kalkmaya çalıştı ama bu çabası boşuna oldu. Bileğini burkmuştu.Umutsuzca ağlamaya başladı. Alex düşen çocuğun yanına gelince bıçağıyla havada ışıltılı bir yarım daire çizdi ve on beş santimetrelik bıçağı çocuğun karın boşluğuna dibine kadar girdi. Alex bıçağ çekip çıkarırken çocuk can acısıyla bağırdı.Yerde iki büklüm oldu ve ellerini kanayan yarasının üzerine koyarak Alex2in kırmızı kırmızı parlayan gözlerinin içine baktı. O zaman onu öldürenin Alex değil iblis olduğunundan emin oldu. Son nefesini aldı ve son sözlerini söyledi. “Sen lanetlendin” Sonra çocuğun gözleri kapandı ve başı yanına düştü. Alex ayağa kalkıp mağaranın zemininde yatan tazecik ölü bedenlere baktı. İblis iyi bir ziyafet çekecekti. Alex ani bir hareketle arkadaşlarından birinin yanına gitti.Çocuğun kolları arasıa aldı ve Alex’in yeni çıkmş dişlerinin yerini alan keskin dişleriyle çocuğun boynundan büyük bir ısırık aldı. Uzun uzun çiğnedi eti. Yüzünde büyük bir zevk alıyormuş gibi bir ifade vardı.
Birden mağaranın içinden kendilerine doğru gelen ayak sesleri duydular. Gelenin kim olduğunu görmek için bakışlarını sesin geldği tarafa yönelttiler. Bill korku dolu bir çığlık attı. Çünkü bir çift kırmızı göz onlara doğru geliyordu. Gözlerin sahibi onlara bir adım daha yaklaşınca çocuklar onu gördüler. Bu Alex’ti. Her tarafı kan içerisindeydi. Alnında büyük ve kanayan bir yarık ve elinde keskin tarafı körelmiş ama oldukça sivri eski bir bıçak vardı. Yüzünde tüm dişlerini ortaya çıkaran şeytani bir gülümsemeyle çaocukalra yakaşıyordu. Bill “La-lanet” diye kekeledi. Çocuk korkudan ağlamaya başlamıştı. Geri geri giderek kendilerine yaklaşan Alex’ten uzaklaşmaya çalıştı. Richie ise olduğu yerde duruyor şaşkın bakışlarla kendisine doğru gelen Alex’e bakıyordu. Asasını tutan eli şiddetli bir şeilde titriyordu. Birden çocuğun dizlerinin bağı çözüldü ve diz üstü düştü. “lanet olası yaratık. Alex’in içinden çık. Arkadaşımı bırak.” Dedi haykırarak. Alex ise şeytani bir kahkaha atarak çocuğa saldırdı.Bıçak çocuğun vücuduna dikiş makinesinin iğnesi gibi batıp batıp çıkmaya başladı. Olanları izleyen Bill acıyla inledi. Ve arkasını dönüp koşmaya başladı. Alex hızlı bir şekilde ölmüş olan Richie’nin yanından uzaklaşıp Bill’e doğru koşmaya başladı. Bill koşarken Alex’in onu takip edip etmediğini görmek için başını arkaya çevirdi. Bu sırada ayağı büyük bir taşa takıldı ve çocuk yere düştü. Ayağa kalkmaya çalıştı ama bu çabası boşuna oldu. Bileğini burkmuştu.Umutsuzca ağlamaya başladı. Alex düşen çocuğun yanına gelince bıçağıyla havada ışıltılı bir yarım daire çizdi ve on beş santimetrelik bıçağı çocuğun karın boşluğuna dibine kadar girdi. Alex bıçağ çekip çıkarırken çocuk can acısıyla bağırdı.Yerde iki büklüm oldu ve ellerini kanayan yarasının üzerine koyarak Alex2in kırmızı kırmızı parlayan gözlerinin içine baktı. O zaman onu öldürenin Alex değil iblis olduğunundan emin oldu. Son nefesini aldı ve son sözlerini söyledi. “Sen lanetlendin” Sonra çocuğun gözleri kapandı ve başı yanına düştü. Alex ayağa kalkıp mağaranın zemininde yatan tazecik ölü bedenlere baktı. İblis iyi bir ziyafet çekecekti. Alex ani bir hareketle arkadaşlarından birinin yanına gitti.Çocuğun kolları arasıa aldı ve Alex’in yeni çıkmş dişlerinin yerini alan keskin dişleriyle çocuğun boynundan büyük bir ısırık aldı. Uzun uzun çiğnedi eti. Yüzünde büyük bir zevk alıyormuş gibi bir ifade vardı.
Alex Darkknight- Borgin&Burkes Sahibi
- Mesaj Sayısı : 39
Kayıt tarihi : 29/07/08
Geri: İbisle tanışma
Alex saatlerce mağarada kalıp iblisi arkadşlarınının etleriyle besledi. İblis tamamen doyduğunda kanlar içinde mağaradan çıktı. Arkasında iki kemirilmiş ceset ve giti yollarda kan izleri bırakarak Hateborn tepesinde yürüyordu. Dudaklarında yine aynı şeytani gülümsem ve gözlerinde kırmızı parıltılar vadı.
Alex Darkknight- Borgin&Burkes Sahibi
- Mesaj Sayısı : 39
Kayıt tarihi : 29/07/08
1 sayfadaki 1 sayfası
Bu forumun müsaadesi var:
Bu forumdaki mesajlara cevap veremezsiniz