Masa 1

Güneşin henüz kaybolduğu alacakaranlıkta Londra'nın havası yıllar sonra Lusthean'in ciğerlerini doldurdu. Hatıralar nefesle birlikte zihnine nüfuz etti, Londra.. Bir karanlık lordun gayrimeşru çocuğunun saklanmaya zorlandığı okula devam etmek için kimliğini solan yapraklarla sarıp gizlediği şehir... Güzel anılar aklını doldurmasa da bir dönem yaşadığı şehre geri gelmiş olmak eve dönmüş olma hissini veriyordu. Düşünceleri soluğunun tadını çürüttü içini yaktı, sonraki soluk verişinde tütünün dumanı dudaklarının arasından süzüldü. Henüz birkaç adım atmıştı ki Balkanları ve Le Décharge'ı özledi. Tekrar açtığında 'onun' ruhunu hissettiği La Cloison'un ağaçlarını görmeyi arzu ederek gözlerini yumdu. Baktığında taş duvarlardan başka bir şey görememek mutsuzluğunu yüzüne yansıttı. Karanlık iyice şehre hakim olana kadar sokaklarda yürümeyi sürdürdü ve buluşmanın olacağı yere ulaştı. Conjurés'ten birkaç dost yüz görmek neşesini yerine getirirdi ve ikisi geldi. Sessiz iletişimleri uzamadan Ged'in davetine katılmak üzere kısa bir yürüyüş yaptılar.

Bara girdiklerinde Lusthean fazla neonlu yeri yapmacık ve huzursuzluk verici buldu. Ged'i hemen göremedi -kalabalıktı- ve buna aldırış etmeden barı adımlayarak kendisi ve Conjurés'in gelmiş ve gelecek üyeleri için yer aradı kısa süre içinde gözleri yeterli büyüklükte boş bir masayı ve rahat koltukları buldu. Yerini gözleyip çevreden duyacağı herhangi bir rahatsızlığa karşı olasılıkları hesapladı ve önlemlerini aldı. Ged'in barı biraz alkol ve esrarla daha tahammülü kolay bir yer haline gelecekti...

Fakat Alwen Morello'yu dinlemiyordu bile. O ayağa kalkmışken masaya Maria'nın geldiğini gördü. "Maria!" dedi başıyla selam vererek. Ama kadının onu tanıyp tanımayacağından emin değildi. Çünkü kapişonu bütün yüzünü gizliyordu. "Beni izleyin" dedi ikisine de.

Masaların arasından geçerken birçok gözün onu izlediğinin farkındaydı. Üç kişinin oturduğu geniş masaya gelince davet beklemeksizin oturdu.

"Merhaba" dedi. Kapişonunu açmaya gerek görmüyordu, kim olduğunu bilsinler yeterliydi. "Alwen Crook!"

Morello, Alwen görünür olup kendini ciddi olarak riske attığı için çok tedirgindi. Ama dikkatlice etrafı süzerek Alwen'i takip etti. Başka çaresi yoktu onu dinlememişti.

Conjureslerin olduğu masaya oturdular. Morello kendisini tanıtma gereği duymadı. Masadakilerden çok etraftakilerin tutumunu irdeliyordu.

Lusthean, Alek'i neşeyle karşıladıktan sonra burada bulunma nedenleri hakkında ikisiyle konuşuyordu. Ged'in esrarın şu anda karmaşık haldeki İngiltere'ye sokulmasında nasıl bir bağlantı rolü oynamaya ikna edeceklerini anlatıyordu. Kısa süre sonra söz tekrar karanlık lordun düşünceleriyle yöntemlerini onaylamadıkları konusuna geldi. Kara büyü kullanıcısı olan grup karanlık tarafa karşıydı. Kötülüğe karşı olmalarından, iyi yürekli aydınlıktan kör budalalar olduklarından değil kötülüğün dengesizce amaçsızca yaşanmasından duydukları rahatsızlıktan ötürü karanlık lord ve yandaşlarının içine karışmamışlardı. Konuşmalarının harareti hafiflediğinde içki istediler. Üç tane üstünde alevler içinde şekerin bulunduğu 'Absinthe' denilen içki üçüne dağıldı. Şekerleri devirip içkileri aynı anda yudumlayıp aynı anda bitirdiler. Lusthean sarılmış tütün ve egzotik bitkilerin bulunduğu kutudan kendine bir tane alıp Alek ve Psyche'ın da alması için kutuyu masaya sürdü. Dudaklarındaki sigarayı henüz tutuşturmuştu ki Alwen Crook selam verip kendini ilan etti. Kaçak ak büyücü... Lusthean elini kolunu sallarayak gezerken iyi kalpli Alwen'in kendini Londra'daki sayılı sıcak günlerden birinde paltolarla gizlemesi gülünçtü. Adamın Alwen olduğunu biliyordu Lusthean, büyücünün güçlü ve 'iyilik dolu' aurasından belliydi bu, yine de tanımamış gibi davranmak daha eğlenceli görünüyordu. "Kim?" diye sordu Lusthean derin bir nefesi içine doldururken... Sonra ilgisi dağıldı yeni katılan Vera'yı samimiyetle karşıladı...

Alwen, Lusthean'a döndü. Adamda ki kayıtsız özgüven ifadesi fazla sinir bozucuydu, ama Alwen için değil; gülümsedi. "Alwen Crook" dedi. "Sakin bir yaşam süren bir kanun kaçağı" madem onu tanımıyordu, tanıyana kadar -ki nasıl olsa tanırdı- tam olarak gerçeği bilmesi gerekmezdi.

"Rahatsız ediyorsam bağışlayın" dedi arkasına yaslanarak. Etrafına bir göz attı. Sihir Bakanı çoktan gitmişti. Seherbazlar ise onu görebilecek bir pozisyonda değillerdi, hepsine arkası dönüktü. Kapişonunu yüzü görünecek kadar açtı. "İçtiğiniz içkiyi merak ettim ve tütünü de. Bu tip şeylere biraz meraklıyımdır"

Lusthean'in dudakları gülümseyişi şekillendirdi. Masadaki herkes için Absinthe shotları getirildi. Lusthean tütün kutusunu Alwen'e doğru sürükledi. Psyche'ın onları erken terk etmesi alışılmışın dışındaydı. Müzik kötüydü doğru ama koltuklar rahattı. Hem bir aradaydılar La Esplanade'i o da tercih ederdi ama burası da gecenin sonu için katlanılmayacak bir yer değildi. Hoştu, Londra'lı büyü kullanıcıları için güzel bir değişiklikti. Teni onunkine değerken veda ederek "İsteğin ayrılmak yönündeyse Psy.." diye karşılık verdi Lusthean. Can sıkan banttan müzik sona erdi ve büyücü müzik grubu sahneye çıktı. Lusthean tanımadığı kişileri kalabalıkla birlikte alkışladı. Gruptan iyi müzik umuyordu. Dikkati Alwen'le birlikte gelen cadıya yönlendi "ismim Lusthean Equipoise"

Kendisine uzatılan işlemeli metal kutuyu eline alıp biraz inceledi Alwen. İçi tütün doluydu. Burnuna yaklaştırıp kokladı. Kesinlikle daha önce denemediği bir tattı. Garip görünüşlü bir müzik grubu sahneye çıkarken asasını cüppesinin cebinden aldı ve birkaç büyülü söz, birkaçta bilek hareketiyle kendine tadımlık bir miktarAbsinthe hazırlamıştı. Yine asasıyla yakıp bir nefes çekti. Aynı anda hoş bir baş dönmesinin keyfini çıkardı.

Adam kendisini tanıtştırma nezaketini gösterdiğinde sadece ona bakmalka yetindi. Sonra gözleri masanın çevresindeki diğer insanları dolaştı. Açıkçası tütüne diyecek bir lafı olmasa da conjures üyelerinden pek hoşlanmamıştı. Yine de az önce masadan ayrılan sıkkın görünüşlü kadına diğerlerinden daha uzun süre baktı; kesinlikle tanıdık gelen bir siması vardı.

Sonra yeniden Lusthean'a döndü. "Lord Paris'i tanırdım" dedi. "Çok mesafeli ve soğukta olsa bir muhabbetimiz vardı. Kişisel özgeçmişini düşününce, muhtemel bir oğlu hakkında önyargılı bazı düşünceler beslenebilir, öyle değil mi? Neden geri döndün?"

Lusthean, içkisini diğerleriyle birlikte bir yudumda bitirdi ve Alwen'in absinthele ganjayı karıştırmasını kaşlarının yukarı kalkmasına sebep olan şaşkınlıkla izledi. Onun Psyche'a odaklandığını fark edince içinden 'fazla yaşlısın Alwen' diye geçirdi. Düşüncelerin sonucu olacak kahkahasını bastırırken Alwen'in devam eden sözleri canını sıktı ve cevap vermek üzere konuştu "Ben onu tanımadım ve düşüncelerin özgürlüğünün kısıtlanması kadar düşüncelerin özgürlüğü sınırlamasına karşıyım.. Seneler boyu saklanmış bir sırra saygı duymayıp alelade dile getirmekten çekinmeyen bir büyücüyle masamı paylaşmak hoşuma gitmiyor. Ayrıca bir babanın oğlu önyargıyı hak ettiği takdirde karanlık lordla aynı anneden doğma, siz, iyilik meleği olduğuna birkaç aptaldan fazlasını ikna edememeli. Şimdi Ged'in daveti üzerine geldiğim bu gece şafak söktüğünde Londra'da daha uzun süre geçirmemi gerektirecek bir şey olmamasına seviniyorum. Yine de itiraf etmelisiniz ki soyadını taşımaktan kaçındığım Julian Reuel Paris'in zamanıyla kıyaslanamayacak kadar karışık bir hal İngiltere'de hakim. Benim burada oluşumun sizi ilgilendiren tek yanı ise şu anda dudağınızda duran ganja'yı sevdiyseniz daha fazlasını kısa süre sonra İngiltere'de bulabilecek olmanızdır.." Konuşmalarının burada bittiğine duyduğu inançla koltuğuna yaslandı.. Alwen'in konuşmayı uzatabilmek için ilgi çekici bir nedene ihtiyacı vardı "Masama sohbet için gelmediğin aşina. Kardeşin ve yandaşları varken Conjurés'ten çekindiğini iddia edemezsin... Benden ne istiyorsun Alwen?"

İçtiği şey -herneyse- boğazını yakmaya başlayınca onu daha fazla içmemesi gerektiğini düşünerek söndürdü. Bir yandan da conjures liderinin söylediklerini dinliyordu. Nedense pek amacı olmayan bir insan görüntüsü edinmişti Lusthean'dan. İyi ve Kötü olgusuna kendini çok kaptırmış ve arasında gizlenen amaçları, bir sonuç olarak var olan 'İyi'nin ve 'Kötü'nün sebeplerini kavramak yerine ikisini de reddettğine inandığı başka bir yolu seçerek, pervasız bir hayat tarzını benimsemiş, genç bir adam. Alwen, yaptığı iş ve benimsediği hayat tarzı için kimseden tavsiye almamıştı şimdiye kadar ve şimdiden sonra da böyle bir ihtiyaç hissetmiyordu. Sessiz bir kahkaha attı içinden; "İyilik Melekleri"... Neden insanlar bazı şeyleri bu kadar tabulaştırmaya bayılıyordu?

"Benden ne istiyorsun Alwen?"

"Ah, Hiçbirşey!" dedi kayıtsızca elini sallayıp neşeyle gülerek. Ayağa kalktı. "İçtiğim şey -adı her neyse artık- ve ayırdığın vakit için teşekkürler. Buralarda kalmaya niyetliysen, sanırım en az bir kez daha karşılaşabiliriz. İyi Gecelerl!"

Conjures'un alacağı cepheyi ve tavrını merak ediyordu ama bunu zaman gösterecekti. Alwen'in ise yapacağı daha önemli işler vardı şimdilik. Masadaki herkese başıyla selam verdikten sonra oradan ayrıldı ve barı terketti.

Morello hemen kalkacaklarını düşünmüyordu ama Alwen ayaklanınca hemen o da ayağa kalktı. Conjureslerin hepsinin yüzüne garipseyen bir bakış attı ve hemen Alwen'e katıldı.
Conjures'lerin benimsedikleri felsefe en az Barty'ninki kadar acımasız geldi Morello'ya. Öldürmek, işkence yapmak kötüdür ancak bunlara kayıtsız kalmak ondan daha kötüdür,ayrıca korkaklıktır...
Kapıdan çıkarken Morello Alwen'e :'Bu kayıtsızlık onları sadece yalnızlığa yokolmaya iter.' dedi ve birlikte gecenin sessizliğine karıştılar...

Lusthean koltuğunda doğruldu. '...Buralarda kalmaya niyetliysen, sanırım en az bir kez daha karşılaşabiliriz...' Alwen'in tehditi miydi bu? Anlık sinirlenmelerini kontrol altında tutardı Lusthean. 'Kurnaz ihtiyar' diye içinden geçirdi ama ses çıkarmadı. Bu tip ihtiyarların niçin tavırları hep benzer olurdu ki? Alwen'in tilki gibi işleyen aklından geçenleri bilmeyi istedi bir an için ama sonra buna da omuz silkip ganjanın dumanıyla halka çıkardı. Alwen'in benzeri tatlı bir tonlamayla "İyi geceler Mr. Crook" diye uğurladı onu soyadını vurgulayarak... Crook ve yanındaki cadı ayrıldıktan sonra bir saatten uzun süre Conjurés üyeleri içkilerini içip La Décharge'daki hayatlarının gölgesinde sohbeti ve eğlencenin rahatlamasıyla gelen huzuru aradılar. Çıkan grubun müziği iyice çekilmez bir hal almıştı. Lusthean tılsım-gitarı grubun solistinin elinden alma ve sahneye çıkma dürtüsünü bastırmaya çalışmaktan yoruldu ve Ged'le biraz iş konuşmanın sırasının geldiğini düşündü. Asasını tılsım-gitarın tellerine odaklayan Lusthean büyüye yoğunlaştı. Gitarın telleri bir bir alt eşikten atmaya başladı. Solist ve diğer grup üyeleri ne kadar büyü denerlerse denesinler telleri bir araya getirmeyi başaramamanın verdiği moral bozukluğu ve kafa karışıklığıyla sahneden inmeyi tercih ederek sağduyulu davranmış oldular. Parti sona ererken davetliler küçük gruplar halinde salondan ayrıldı. Lusthean Conjurés üyelerine La Décharge'da daha güzel bir partiyle boğucu saatlerin telafisini vaad ettikten sonra Alek haricindeki Conjurés üyelerine gidebileceklerini söyledi. Birer ikişer giden grup üyelerinin ardından masada yalnızca Alek ve Lusthean kaldı ve Ged'in herkesi uğurladıktan sonra geri dönmesini beklediler..

Lusthean de Ged'i tartma fırsatını boşa harcamıyordu. Gözleri takip ediyor, algısı diğer seslerin arasından onunkini işitmek üzere yoğunlaşmıştı. Fazla uzamadan Alek'le hemfikirdi. "Adamı boşver. Tek önemsediğim bağlantıları ve imkanları. Yerinde başkası olmasını arzu ederdim. Herneyse Alwen'in kardeşini biliyorsun. Aynısının bir boy büyüğü ve çürümüşü... Doğu Avrupada bize yakın bir bölgede faaliyet göstermesi olası değil yine de dengesizliği dillerde. Senin herşeyin başından bu yana savunduğun doğruydu. Güzelleştirmek için sahibi olmak gerekiyor. Balkanları seviyorum, Latin Amerikayı da... Buranın Crookların ellerinde daha da çirkinleşmesini istemiyorum. Conjurés'in La Décharge'dan çıkıp İngiltere'de tutunabilmesi için güç sahibi olması gerekli. Barty Crook'un düşüncesinin aksine bunun tek yolu kan dökerek kabul görmek değil.. Düşman edinmeyeceğiz. Kimse zarar veremeyeceği bir şeye düşman olmaz ve dostum kimse dumana zarar veremez..." Lusthean sözlerden daha fazlasını anlattığını biliyordu. Alek'in onun söylediğinden hep olduğu gibi çok fazlasını anlamış olmalıydı...

Lusthean onu dinledi. Haklıydı, öyle olmalıydı. Kendisi Alek gibi düşünmeyi reddetmişti. Hükmetmek, ele geçirmek gibi kavramlar sorumluluk ve sınırlama getirirdi. Lusthean hepsinden uzak özgür bir hayatı seçmişti ve benzer felsefeyi paylaşan grubunu bu hayatı yaşayabilmek için toplamıştı. Yarattığı yaşamın tehdit altına girmesinden sakınıyordu. Saldırıyı beklemeyeceklerdi. Aksine dünyayı istedikleri hale getirmek için, ülkelerin ve insanların sınırlarını kaldırmak için, Alek'in önerisi hayata geçirilmeliydi. 'Güzelleştirmek için sahip olmak, hükmetmek..' Tabi hepsinden önce kendine bağlı hatta bağımlı insanlar yaratmalıydı. Elbette harcamaları karşılayacak yüksek gelire de ihtiyaçları olacaktı. İngiltere'ye ve diğer ülkelere Conjurés'in kültürü ve yeni gelenekleri aşılanacaktı. "Yarım asır evvel kültür ve gelenekleri değiştirilemez diye düşünülen disiplinli ve mistik uzak doğunun şimdiki büyük şehirlerindeki yozlaşmayı dikkate alarak, Alek, dünya üzerinde etki altına girmeyecek çok az insan olduğu kanısına vardım. Dünyayı istediğimiz gibi şekillendireceğiz. Pekala dediğin olacak. Fakat öncesinde takdir edersin ki yerimizi edinmemiz gerekli. Büyüyle takibi yapılan ticareti yasak maddelerin uluslararası transferi için Jessica bize ne kadar yardımcı olabilir?"

"Kimyasal olmaz" diyerek kestirip attı Lusthean "bu işte büyü kullanıcılarıyla sınırlanacak değiliz. Muggleları görmezden gelmeyiz. Conjurés'in Balklanlardaki politikası devam etmeli. Bizim geleneklerimizi seven Doğu Avrupanın kültürüne yönelen insanlar bizi yabancılamayacaktır. Bu yaptığımız yandaş toplamaya dahi fayda sağlar. Hem de kuzeyi güzelleştirmeden evvel batağa sokmayı hiç de lüzumlu görmüyorum. Yasal malların ticaretinde Jessica'ya güvenirim. Söz konusu yasadışı maddelerde de yardımını esirgeyeceğini düşünmüyorum. Muggleların ilgisini çekecek daha çeşitli ürünün büyü yoluyla aktarımını yapmak çok kolay olacaktır. Bakanlıkça denetlenmeyenleri seçmeliyiz. Aklında neler var?"