9 nolu kompartıman

3 ü birlikte boş bir kompartıman aramaya başladılıar her yerde 4 5 çocuk vardı en sonunda boş bir kompartıman buldular 3 birlikte buraya girdi sonra sill çocuğa dönerek "Benim adım Silmarwen" erogonu gösterek "Bu da arkadaşım Erogon peki ya sen kimsin" dedi ve çocuğun konuşmasını bekledi.

"Ben Edmond Dantes!"

diye söze başladı Edmond.

"Ama genelde salak arkadaşlarım bana Edi diye seslenirler.Karar sizin!"

Bu sözden sonra kendisine Edi denme ihtimâli yok denecek kadar azdı.

Silmarwen Edmod'un laflarına biraz güllmüştü aynı şekilde Erogonda gülmüşe benziyordu "Banada benim isteğimle bazı arkadaşlarım Sill der yani hoşuma giden insanlar Sill der, sert kaba bir görünüşün var ama bilmem sana kanım ısındı, İstersen sen de Sill diyebilirsin"dedi.

Edmond sırıtarak baktı Silmarwen'e:

"Kanın bana mı ısındı?"

Sert olmayan bir şekilde gülümsedi.

"Genelde milletin bedeni benim onlardan döktüğüm kanlarla ıslanır."

Sonra ciddileşerek:

"Fakat ben asla kavga başlatmam, Sill"

Sill hayatında ilk defa kendinden uzun bir kız görmüştü "hoş geldin Elisia benim adım Silmarwen bunlarda" edmondu göstererek "Edmond ve" erogonu göstererek "erogon. eee oturucakmısın?" dedi.

Edmond kıza bakmak için ciddî anlamda başını yukarı kaldırarak:

"Boya bak!"

dedi biraz fısıltılı bir sesle.

"Merhaba, ben Edmond!"

dedi yine aynı fısıltılı tonda.

Edmond arkasına iyice yaslandı ve artistçe kollarını koltuğa attı.

"İyiyim ben, sen nasılsın?"

Oldukça serseri bir görünümü vardı, zaten Muggle okullarında büyümüş olduğu için, serseriydi de.

Silmarwen Edmodun haraketlerini garip bulmuştu acaba kendini nerde sandığını merak ederek alttan almaya karar verdi. "dostum kollarını biraz indirsen olurmu" dedi ve elisia ya dönerek "Bende iyim sağol ya sen" dedi

Edmond şaşırarak:

"Sana bir sakıncası yok herhâlde.Bunu artistliğimden yapmıyorum?"

Sonra hafif yerinde kıpırdadı ama ellerini indirmedi.

"Dostum, bunun sana bir zararı yok ki?Gıcık da etmeye uğraşmıyorum?"

Bu sefer Eragon konuşmak istemişti. Kıza bakarak:
"Ben de gerçekten çok merak ediyorum okulu..."dedi. "Acaba dersler ve diğer her şey hatta nasıl olacak... Benim bu dünyayla ilgili bilmediğim o kadar şey var ki... Sill ve ben muggle aile kökenliyiz. Ama tabi onun babası bir büyücü benim ise annem yalnızca kofti. Babam ise bir muggle... Bana ailem mektup geldikten sonra söyledi olanları...Yani o kadar çok şaşırmıştım ki olanlara inanamazsınız...Peki ya siz... Sizin ailelerinizden ne haber..."diye de bitirdi Eragon hem Edmond'a hem de Elisia'ya bakarak.

Sill edmonda Hafiten baktıktan sonra erogon ve elisia ya bakarak "Banada öyle oldu annem okula gelinceeye kadar büyücülüğe inanmamıştı hatta babamı kaç tane psikolağa götürdü en sonunda ben buraya gelince inanmamaktan vazgeçti." dei

Edmond son konuşmada biraz başını öne eğmişti.

"Benim annem de babam da bir Muggle."

Sonra ellerini de indirdi, biraz da üzgünce:

"Hiçbir zaman benimle ilgilenmediler, sanırım buraya gelmeme sevindiler çünkü başlarından atmışları resmen!"

Artık hava değişmeye başlamıştı. Sanki hogwarts'ın habercisi olan büyülü bir hava ortamı oluşmuştu. Uzun süredir kompartımandaki dört kişide konuşmuyor, çoğunlukla dışarıyı seyrediyorlardı. Eragon ise oturmuş bir yandan hogwarts bir tarih adlı kitabını inceliyor bir yandan da camdan dışarı bakıyordu. Bir ara bir kadın önünde bir çok şekerlemenin bulunduğu arabayla yanlarından geçti. Kadın Eragon'un daha önce hiç duymadığı değişik isimlerdeki çikolata ve şekerlerden bahsediyordu. Eragon merakla kadının dediklerini dinlerken ve alıp almamak konusunda düşünmeye başlamışken Elisia kadına seslenmişti bile.

Elisia "ßir tane çikolatalı kurßağa ve iki tanede şekerli tüy kalem istiyorum." diyince sill'in midesi bulandı. Elisia ya dedliymiş gibi bakmaya başladı sonra "Kurbağamı yicez bide çikolataya batırılmış" sonra bir an duraksadı "Peki tadı nasıl oluyo" dedi içinde bir merak uyanmıştı acaba kurbağanın tadı nasıl oluyodu

Doğrusu Elisia'nın onlara birşeyler ısmarlamak istemesinden Eragon çok hoşlanmıştı. Çünkü Eragon'a göre bu onlarla anlaşmaya çalışıyor demekti. Eragon Elisia'ya çok teşekkür etti ve kadının neler sattığına bakmak üzere yanına gitti ve gerçekten gördüklerine çok şaşırdı. Eragon'un daha önce ömründe görmedigi Bertie Botts'un Bin Bir Çeşit Fasulye Şekerlemesi, Balonlu Yıldız Çikleti, Çikolatalı Kurbağa, Balkabağı Poğaçası, Kazan Pastası, Meyankökü Asası ve buna benzer garip şeyler vardı. Hepsinden tatmak istiyordu Eragon. Aslında bu yüzden de Elisia'ya teklifinden dolayı teşekkür etti. Sonra da arabada ne varsa biraz biraz aldı, kadına on bir gümüş sickle ve yedi bronz knut verdi. Gerçekten kendisini biraz garip hissetmişti Eragon bunları alırken çünkü herkese biraz boşboğaz gibi göründüğünü düşünüyordu. Aslında pek obur olduğu söylenemezdi ama olsun meraklıydı işte herşeye...

Sill eline gelen paketi açmaya koyuldu açtığında içinden cidden bir kurbağa çıktı. Ama sorun haraket ediyo olmasıydı hemen kafasına zıpladı kurbağa Sill refleksleri sayesinde kurbayı havada tuttu "Vay be" dedi kendi kendine sonra elisiya dönerek "Peki başka ne var daha çok şeker isityom" dedi. Sonrada kurbayı ağzına attı tadı cidden çikolata tadındaydı.

Edmond sırıtarak Sill'e olanları seyretti:

"Çikolatalı bir kurbağa?Sırada ne var?"

Sonra düşünceli bir şekilde:

"Sanırım ben kurbağa yiyemem, tüy kalem dediğinizden olabilir."

Keşke kendisinin alacak parası olabilseydi de başkasına ısmarlatmak zorunda kalmasaydı....

Eragon aldığı şekerleri teker teker denemeye koyulmuştu. Aralarında en çokta Bertie Botts'un Bin Bir Çeşit Fasulye Şekerlemeleri'ni beğenmişti. Çünkü gerçekten bunların içinden ne çıkacağı belli olmuyordu ve zevkliydilerde. Bir ara neyseki Eragon'a tırnak kiri geldi de artık bıraktı.Zaten Elisia da tam o sıralar Sill'e bu şekerlemelerden uzatmıştı ve kendi yüzündeki tiksinç ifadeyi görmesini istemiyordu Sill'in. Süpriz olmalıydı ona.
Ama diğer şekerleride denemeye devam ediyordu yine de Eragon.
Şekerleri yerken birden Edmond'u fark etti ve ona da yediği şekerlemelerden bir kısmını uzattı:
"Sende al istersen..."dedi Eragon."Bunlardan daha çok var...Ben sanırım hepsini yiyemem..."